Markalar, Yeni Ürün ve Hizmetler, İletişim Stratejileri, Marka İletişiminde Doğru Hedefe Dokunmak ve daha fazlası...
31 Ocak 2012 Salı
SU KATILMAMIŞ MARKALAR
En son tüketici davranışları dersinde yaptığım sunumdan kısaca bahsedeceğim sizlere,
Konu: Lüks Markalama ve Su Markaları
Litresi 50 dolara satılan Bling marka şişe suyunun macerası, lüks markalamada sınırların ortadan kalktığını kanıtlıyor.
ABD’ de bir litre şebeke suyunun tüketiciye maliyeti yaklaşık 1 sent. Bling marka şişe suyunun litre fiyatı ise 50 dolar yani yaklaşık 90 TL.
Peki tüketici neden bir şişe suya binlerce kat fazla fiyat ödemeyi kabul eder?
Bu ihtiyacı gidermenin bedeli en fazla ne kadar olabilir?
2006 yılında piyasaya sürülen “Bling H2O markasının yaratıcısı bir Hollywood senaristi ve yapımcısı olan Kevin G Boyd. Boyd: “kişi Bling aldığı zaman, bu şişeyi bir tutku objesi olarak taşımalı ve bundan keyif almalı” diyerek, stratejisinin ip uçlarını veriyor. Süper lüks” kategorisinde yer alan Bling sularının neden bir popüler kültür ikonu haline geldiğini anlamak için işe markanın isminden başlamak gerekiyor. Swarovski kristaller ya da özel tasarım şişeler, Bling markasını destekleyen unsurlar.
Peki, ürünün gerçek işlevi olan su ihtiyacını karşılamada, Bling markasının vaadi ne?
Bling, MTV Müzik Ödülleri ve Emmy’s gibi organizasyonlara sponsor olurken, yine lüks bir şişe su markası olan “Fiji” de “The Sopranos”, “The West Wing” gibi dizilerde senaryoya dahil edilerek ekranlarda boy gösteriyor.
Bling dışında farklı alanlarda değişik vaadleri bulunan lüks marka başka şişe sular da yok değil.
Örneğin ; “10 Thousand BC”
“10 Thousand BC” markasının hedefi ise şişe suyunda şarap gibi bir gurme içecek algısı yaratmak.
Kanada’da milattan önce 10 bin yılından kalan buzulların eritilmesiyle elde edilen bu su, kategorisinde “yıllanmış şarap” etkisi yaratmayı hedefliyor. Fiyatı : 12.92$
California Üniversitesi’nden Profesör Chiranjevv akaohil, su sektöründe markalamanın önemini şu sözlerle açıklıyor: “Tadı, saflığı, sertliği ne olursa olsun bir suyu diğerinden ayıran yegane unsur markadır. Çünkü en nihayetinde su sudur. Burada anahtar kelime ise farklılaşmadır.
Diğer Lüks Su Markalarının Farklılaşma Stratejilerive Fiyatları İse Şöyle;
Şişesi Dünya’nın en prestijli ambalaj tasarım yarışmalarından biri olan “Pentawards”da iki ödül birden almış.
5 ayrı tat seçeneği mevcut, Fiyatı : 23.75$
Aquadeco
1,5 yıl süren bir araştırmadan sonra Kanada’da bulunan 18 bin yıllık suyun şişesi de “People’s Choice for Package Design” ödülünü kazandı. Fiyatı : 11.16$
İşte böyleeee demek ki neymiş, markalamanın önemi çok büyükmüş :)))
Konu: Lüks Markalama ve Su Markaları
Litresi 50 dolara satılan Bling marka şişe suyunun macerası, lüks markalamada sınırların ortadan kalktığını kanıtlıyor.
ABD’ de bir litre şebeke suyunun tüketiciye maliyeti yaklaşık 1 sent. Bling marka şişe suyunun litre fiyatı ise 50 dolar yani yaklaşık 90 TL.
Peki tüketici neden bir şişe suya binlerce kat fazla fiyat ödemeyi kabul eder?
Bu ihtiyacı gidermenin bedeli en fazla ne kadar olabilir?
2006 yılında piyasaya sürülen “Bling H2O markasının yaratıcısı bir Hollywood senaristi ve yapımcısı olan Kevin G Boyd. Boyd: “kişi Bling aldığı zaman, bu şişeyi bir tutku objesi olarak taşımalı ve bundan keyif almalı” diyerek, stratejisinin ip uçlarını veriyor. Süper lüks” kategorisinde yer alan Bling sularının neden bir popüler kültür ikonu haline geldiğini anlamak için işe markanın isminden başlamak gerekiyor. Swarovski kristaller ya da özel tasarım şişeler, Bling markasını destekleyen unsurlar.
Peki, ürünün gerçek işlevi olan su ihtiyacını karşılamada, Bling markasının vaadi ne?
Bling, MTV Müzik Ödülleri ve Emmy’s gibi organizasyonlara sponsor olurken, yine lüks bir şişe su markası olan “Fiji” de “The Sopranos”, “The West Wing” gibi dizilerde senaryoya dahil edilerek ekranlarda boy gösteriyor.
Bling dışında farklı alanlarda değişik vaadleri bulunan lüks marka başka şişe sular da yok değil.
Örneğin ; “10 Thousand BC”
“10 Thousand BC” markasının hedefi ise şişe suyunda şarap gibi bir gurme içecek algısı yaratmak.
Kanada’da milattan önce 10 bin yılından kalan buzulların eritilmesiyle elde edilen bu su, kategorisinde “yıllanmış şarap” etkisi yaratmayı hedefliyor. Fiyatı : 12.92$
California Üniversitesi’nden Profesör Chiranjevv akaohil, su sektöründe markalamanın önemini şu sözlerle açıklıyor: “Tadı, saflığı, sertliği ne olursa olsun bir suyu diğerinden ayıran yegane unsur markadır. Çünkü en nihayetinde su sudur. Burada anahtar kelime ise farklılaşmadır.
Diğer Lüks Su Markalarının Farklılaşma Stratejilerive Fiyatları İse Şöyle;
Veen
Şişesi Dünya’nın en prestijli ambalaj tasarım yarışmalarından biri olan “Pentawards”da iki ödül birden almış.
5 ayrı tat seçeneği mevcut, Fiyatı : 23.75$
Aquadeco
1,5 yıl süren bir araştırmadan sonra Kanada’da bulunan 18 bin yıllık suyun şişesi de “People’s Choice for Package Design” ödülünü kazandı. Fiyatı : 11.16$
İşte böyleeee demek ki neymiş, markalamanın önemi çok büyükmüş :)))
Etiketler:
10 Thousand BC,
Aquadeco,
Bling,
lüks markalama,
package design,
su,
su markaları,
şişe tasarımı,
tüketici davranışı,
Veen,
water
Hafızalara Kazınmış Markaların İlginç İsim ve Logo Hikayeleri
İşte hafızalarımızda yer etmiş çok ünlü markaların birbirinden ilginç oluşum hikayeleri:
Kaynak:http://markaisimleri.wordpress.com/2009/02/04/hafizalara-kazinmis-bazi-markalarin-ilginc-isim-ve-logo-hikayeleri/
27 Ocak 2012 Cuma
KONDOM FİRMASINDAN İLGİNÇ REKLAM KAMPANYASI
Facebook'tan size gönderilen arkadaşlık isteğinin gelecekte doğacak olan çocuğunuz tarafından gönderilmiş olduğunu öğrenseydiniz nasıl hissederdiniz?
Facebook'tan size bir arkadaşlık isteği geliyor. İsteğe bakıyorsunuz, kendi isminizin sonunda Jr. ekini ve bir bebek fotoğrafını görüyorsunuz. Çocuk, sizin ilerde olma ihtimali olan çocuğunuz. Durum kafanızı karıştırdı biliyoruz, hemen açıklayalım.
Olla Condoms isimli bir prezervatif firması, sosyal medyada ilginç bir reklam kampanyası başlatarak yüzlerce kişinin adının sonuna Jr. ekleyip sahte bir hesap açtı. Fotoğrafın altına da "bu tarz bir sürprizle karşılaşmak istemiyorsanız Olla prezervatifleri kullanın" diyerek reklamını yaptı. Amaç hem reklam yapmak, hem de insanları korunmaya yöneltmek.
Bence süper olmuş, sizce???
Kaynak: http://furkanozden.blogspot.com/2011/12/olla-condoms-facebook-baba-olmayin.html
Etiketler:
ilginç,
kampanya,
kondom,
Olla Condoms,
reklam kampanyası
ŞİRKET, MARKA BLOGLARI, NEDEN, NASIL!
Şirket, marka, ürün ve/veya kurumsal blog açmak için 5 kısa neden;
1. Müşterilerinizin doğrudan ve hızlı bir şekilde bilgi almasını sağlayabilirsiniz.
2. İçeriğinizin (ürünler, haber, bilgi v.b.) arama motorlarında daha hızlı yer almasını sağlayabilirsiniz.
3. Kullanıcılara daha sıcak gelecek bir iletişim için.
4. Sosyal medya site,servis ve araçlarına daha kolay ve hızlı intibak olanağı sağladığı için.
5. Hızlı yorum ve iletişim sağlayan sistemleri olduğu için.
Marka blogları için olası 6 konu;
1. Ürün, marka ile ilgili hikaye/ hikayeleriniz.
2. Sosyal sorumluluk proje ve haberleriniz.
3. Müşteri memnuniyet öyküleriniz.
4. Hatalarınız ve çözümleriniz. (Bu bölümün içeriği çok tutacaktır.)
5. Sık sorulan müşteri soruları. (Sizin hazırladığınız SSS sayfası değil. Müşterilerinizin gerçek soruları ve verilen yanıtlar.)
6. En son ürün bilgileri. (Reklam gibi değil, fark yaratan yönlerini anlatan içerik.)
1. Müşterilerinizin doğrudan ve hızlı bir şekilde bilgi almasını sağlayabilirsiniz.
2. İçeriğinizin (ürünler, haber, bilgi v.b.) arama motorlarında daha hızlı yer almasını sağlayabilirsiniz.
3. Kullanıcılara daha sıcak gelecek bir iletişim için.
4. Sosyal medya site,servis ve araçlarına daha kolay ve hızlı intibak olanağı sağladığı için.
5. Hızlı yorum ve iletişim sağlayan sistemleri olduğu için.
Marka blogları için olası 6 konu;
1. Ürün, marka ile ilgili hikaye/ hikayeleriniz.
2. Sosyal sorumluluk proje ve haberleriniz.
3. Müşteri memnuniyet öyküleriniz.
4. Hatalarınız ve çözümleriniz. (Bu bölümün içeriği çok tutacaktır.)
5. Sık sorulan müşteri soruları. (Sizin hazırladığınız SSS sayfası değil. Müşterilerinizin gerçek soruları ve verilen yanıtlar.)
6. En son ürün bilgileri. (Reklam gibi değil, fark yaratan yönlerini anlatan içerik.)
Dünya Markalarının Blogları - Ford
“Otomobil bloğu!” Benim için incelemek çok çok zevkli oldu. Umarım sizin için de okumak zevkli olur.
Bu bloğu incelerken bol bol şöyle dedim: “Neden Türkiye’de böyle marka blogları yok?”
Social Ford bir blog olmaktan çok çok öteye gitmiş. Sadece editörleri ya da marka çalışanları yazmamış. Çoğunlukla Ford kullanıcılarının yazdığı, deneyimlerini paylaştığı bir blog olmuş. İşte bu nokta yani müşterilerin de işin içine bu denli katılması bize blogların pazarlamadaki önemini anlatıyor.
Gelelim tasarım tarzlarına. Üst taraf, bizi ilk karşılayacak alanda Ford mavisi ve tonlarını görüyoruz. Basit, belirgin bir menü ve hemen yazılar. Yazıların tamamı ana sayfada yayınlanmıyor. İsterseniz devamını okuya tıklayabiliyorsunuz.
Yazıların ardından alt kısımda kullanıcı yazıları bizi karşılıyor ve sonra tabi bizi de davet ediyorlar.
En alttaysa Ford’un bizi yönlendirmek istediği yerlere dair modülleri görüyoruz. Bu kısımda en hoşuma giden blog “Blogher” oldu. Kadın kullanıcıların yazdığı, paylaştığı bir Ford bloğu.
Ford Türkiye önlerinde böyle bir örnek varken sadece Facebook sayfasıyla yetinmemeli. Ben de bir Ford kullanıcısı olarak böyle bir blogda deneyimlerimi paylaşmak isterdim:))
Güzel olan bir başka tarafı Ford birçok markanın düştüğü hataya düşmemiş. “Biz şöyle mükemmeliz böyle mükemmeliz; bir de fiyatlarımıza bakın ne de güzel araba yaparız” demiyor, gerek duymuyorlar. Bunların hepsini zaten kullanıcı diyor. İşte, müşteriniz sizin adınıza konuştuğu zaman sizin ortaya çıkıp bağırmanıza gerek kalmıyor. Öncelik elbette sizin güçlü bir marka olmanız, sonra müşteriyi ne kadar içeriğe aldığınız . Tabi bir de Facebook sayfanızdan düzenli reklam yapmak yerine müşteriye eğlence de vaadeden bir blog sunmanız…
Kaynaklar : http://www.sunipeyk.com/sirket-marka-bloglari-neden-nasil/
http://www.etkiliblog.com/dunya-markalarinin-bloglari-ford-ornegi
Etiketler:
blog,
Ford,
kurumsal blog,
marka logoları,
müşteri,
sosyal sorumluluk,
şirket
İletişim Beklentileri Farklılaşan Kurum İçi Hedef Gruplardan Biri, Y JENERASYONU
Hedef kitle ile etkin iletişimin sağlanması, kuruluşlar için kritik başarı faktörlerinden biridir. Kurumsal iletişimin müşteriler, kamu ve diğer tüm paydaşlarla ilişki ve dış dünya ile kurum arasında sağlıklı bilgi alışverişi sağlayan fonksiyonlarının en önemlilerinden biri, bölüm ve çalışanlar arasında eşgüdüm, bilgi akışı, motivasyon, bütünleşme vb. sağlamak üzere yapılan iç iletişim çalışmalarıdır. Başarılı iç iletişim stratejileri ile sağlanan etkin örgütsel iletişim ortamının iş hedeflerinin benimsenmesini sağladığı, iş tatminini, üretkenliği, işe yönelik motivasyonu, uyum, birlik, aidiyet ve güveni artırdığı, kurum kültürünün paylaşılmasını kolaylaştırdığı, kriz dönemlerinin daha kolay atlatıldığı araştırmalarda yer almaktadır.
İç iletişimin tarihi ile ilgili gözden geçirmelerde çalışanlarla iletişim çabaları dönemlere ayrılarak incelenmektedir: 40’lı yıllarda “çalışanları eğlendirme”, 50’ lerde “çalışanları bilgilendirme”, 60’ larda “çalışanları ikna etme”, 70 ve 80’ lerde “açık (simetrik) iletişim“. 90 ve 2000’lerde ise, çalışanlarla kurulan iletişimin ilişkisel boyutları (güven, memnuniyet yaratma v.b) üzerinde durulmaktadır. Başarılı iç iletişim programlarının stratejik yöneliminin insana ve ihtiyaçlara odaklı ve halkla ilişkilerin çift yönlü simetrik modeli üzerine kurulu olduğu görülmektedir.
Yeni iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve özellikle web 2.0 olanakları, iç iletişimin etkilerini dışarıya da açmaktadır. Kurum içi iletişim, örgütsel yaşamda yapısal olarak formel ve informel biçimlerde karşımıza çıkar. Çalışanları hedefleyen formel iletişim etkinlikleri olay boyutuyla medya ve kamuoyunu, etik ve sosyal sorumluluk boyutuyla da kurumun tüm paydaşlarını ilgilendirmektedir.
Gerek pazarlama, gerek çalışma hayatı dinamikleri açısından, toplum üyelerinin doğum tarihlerine göre kategorize edildiği görülmektedir. Bu gruplara kurumsal iletişimin farklılaşma noktalarını anlamak için yakından bakmak gerekmektedir.
Bilindiği gibi, 1925-1946 ylları arasında doğanlar “Gelenekseller”, 1946-1963 yılları arasında doğanlar “Baby Boomers”, 1963-1981 arasında doğanlar X Jenerasyonu olarak adlandırılmaktadır. Günümüz dünyasındaki iş gücünün yarıdan fazlasını tüm dünyada X jenerasyonu oluşturmaktadır. Bu biçimde adlandırılan segmentlerin tüketim, iletişim vb. konulardaki tercihleri ve çalışma yaşamı içindeki davranışları ile beklentileri birbirlerinden farklılaşmaktadır. Son olarak bu kategoriye 1981-2000 yılları arası doğumlular eklenmiştir. Y Jenerasyonu olarak adlandırılan bu grup adını İngilizce’deki WHY kelimesinden almıştır. Y jenerasyonuna sorgulayan yapılarından dolayı bu adın verildiği belirtilmektedir.
Kurum içi iletişim çalışmaları, kurum içinde özel hedef grupları dikkate alırsa başarılı olur. Kurum içindeki farklı hedef gruplar, kurumun mensup olduğu sektör, sahip olduğu işgücünün mesleki ve demografik özellikleri, çalışanların iş dışında toplumda üstlendiği rolleri, çalışanların yetenek ve ihtiyaçları, yapılan işin özellikleri ve kurumsal kültüre bağlı olarak belirlenmelidir. Bunların yanında, organizasyonun insan kaynakları yönetimi alanındaki tüm çalışmalarından üretilen bilgiler de kurum içi hedef grupların segmentasyonu için kullanılabilir. Seçim sistemleri, görev analizleri, iş tanımları, yetkinlikler, performans değerlendirme sistemi, eğitim sistemi, kariyer yönetimi sistemi, iş doyumu ve motivasyon sağlama sistemleri, vb. çalışanlara ilişkin kullanışlı bilgiyi oluşturacak biçimde tasarlanmalıdır.
ERM-Employee Relationship Management – sistemleri bu anlamda kurumsal paydaşların segmentasyonunun daha etkin yapılmasına olanak sağlayan verilerin yönetilmesini destekleyen, CRM benzeri bir alt yapı sunar.
1981-2000 yılları arası doğanlardan oluşan Y Jenerasyonunun iş yaşamında ortaya çıkan en önemli değerleri, sosyal sorumluluk, özgüven, hedef odaklılık ve farklılıklara saygıdır. Teknoloji anlamında çalışma hayatındaki en okur yazar grup olan Y’ler, fark yaratmak, fark edilmekten hoşlanmakta, değişime açık, destekleyici tavırlar sergilemekte, işyerinde de her anlamda esneklik istemektedirler. Kıyafetten çalışma saatlerine, düşünce ve iş yapış tarzlarına kadar tercihlerinde değişiklik ve farklılık görülen Y jenerasyonuyla iletişim ve işbirliğinde en önemli nokta, takdir ve geribildirim olarak ortaya çıkmaktadır.
1981-2000 yılları arası doğanlardan oluşan Y Jenerasyonunun iş yaşamında ortaya çıkan en önemli değerleri, sosyal sorumluluk, özgüven, hedef odaklılık ve farklılıklara saygıdır. Teknoloji anlamında çalışma hayatındaki en okur yazar grup olan Y’ler, fark yaratmak, fark edilmekten hoşlanmakta, değişime açık, destekleyici tavırlar sergilemekte, işyerinde de her anlamda esneklik istemektedirler. Kıyafetten çalışma saatlerine, düşünce ve iş yapış tarzlarına kadar tercihlerinde değişiklik ve farklılık görülen Y jenerasyonuyla iletişim ve işbirliğinde en önemli nokta, takdir ve geribildirim olarak ortaya çıkmaktadır.
Cisco İnternet İş Çözümleri Grubu tarafından ABD’de yürütülen araştırmada, Y kuşağının yüzde 50′sinden fazlası bir web kamerasına sahip olduğu, yüzde 20′sinin YouTube’u günde birkaç kere ziyaret ettiği, % 97′sinin mobil telefon kullandığı, % 40′ının bir finansal danışmanla video aracılığıyla görüşmeye sıcak baktığı belirtilmektedir. Y kuşağı, bir veya iki önceki neslin mensuplarına kıyasla finansal konularda blog ya da forumlarda dört kat daha fazla görüş belirtmekte, % 40′ı web tabanlı kişisel finansal yönetim (PFM) araçları kullanmaktadır.
PriceWaterhouseCoopers’ın “Yeni Nesil 2008 Araştırması” nın ikinci bölümü niteliğini taşıyan PwC İnsan Kaynakları Hizmetleri ve Yenibiriş işbirliği ile 2008 yılında ilki gerçekleştirilen “İş Dünyasının Yeni Nesile Bakışı” araştırması, yeni neslin iş dünyası hakkında görüş ve beklentilerini sorgulamakdır.
Araştırma sonuçlarına göre gençler, yönetimle açık ve net iletişim ile, iş-özel hayat dengesini öncelikli olarak önemsediklerini belirtmişlerdir.
Farklı sektör ve ölçekten 52 şirketin katıldığı PriceWaterhouseCoopers’ın 2008 yılı araştırma sonuçlarında, deneklere `1980 yılı sonrasında doğan ve iş hayatına 2000 yılı sonrasında başlamış olan yeni nesil` ile ilgili görüş ve beklentileri sorulmuştur. `Yeni nesli yönetirken, aşağıdakilerden hangilerine önem vermek gerektiğine inanıyorsunuz?` sorusuna verilen ilk 3 cevap;
Katılımcı, işbirliğine önem veren yönetim
Takım çalışmasının teşvik edilmesi
Açık ve net iletişim
olmuştur.
Yeni neslin işe alım tercihlerini de etkileyen, iş hayatında en önemli 5 avantajı sizce nelerdir?` sorusuna verilen ilk 5 cevap ise;
Teknoloji kullanımı
Hızlı öğrenme
Hızlı uyum sağlama
Çok yönlü beceri
Mobil çalışabilmedir.
Tüm araştırma sonuçları, Y jenerasyonunun diğer kurum içi hedef gruplardan farklı iş yaşamı davranışları gösterdiklerini, beklentilerinin de benzer biçimde farklılaştığını ortaya koymakta, Y’lerin açık eşit iletişim kurma, teknoloji kullanımına yatkınlık ve sosyal sorumluluk konularında gösterdikleri yüksek ilgi seviyesiyle kurumsal hayatta farklılaştıkları kolayca görülebilmektedir.
Yatkınlıkları ve tercihleri dikkate alındığında, bu yeni hedef gruba ulaşmakta ağırlıklı olarak on line iletişim ortamlarının kullanımının tercih edilmesi gerektiği rahatça söylenebilmekle birlikte , kurum içi iletişim alanında proje geliştirenler için çok farklı bir challenge oluşturdukları düşünülebilir.
Y’lerle çalışma yaşamı dinamiklerinin daha öncekine benzemeyen bir biçimde evrileceği kesin gibidir. Kurumsal hayatta Y’lerin ağırlığı arttıkça, çalışanlarla iletişim ve kurum içi iletişim kampanyalarını yönetmekten sorumlu olan iletişimciler için işler gerek içerik yönetimi, gerek mecra seçimi açısından kökten değişecek diyebiliriz.
Kaynak: http://www.prbu.com/kurum-ici-pr/iletisim-beklentileri-farklilasan-bir-kurum-ici-hedef-kitle-y-jenerasyonu/
Etiketler:
Baby Boomers,
CRM,
ERM,
gelenekseller,
hedef grup,
iç iletişim,
iletişim beklentileri,
X Jenerasyonu,
Y jenerasyonu
BİLİNÇALTI REKLAMCILIK ve SUBLİMİNAL MESAJLAR
Kaynak : http://www.melikesimsek.com/2011/03/bilincalti-reklamcilik-ve-subliminal.html
Reklamlarda bilinçaltına yönelik mesajlarla yapılan çalışmalar belki de en yaygın olan ve hedefi vurduğu düşünülen tüketiciyi etkileme yöntemidir. Çoğu kişi her zaman en etkili yöntemleri kullanmış Coca-Cola'nın yıllar önce denediği subliminal mesaj verme hikayesinden haberdardır. Hatta bu hikaye bahsi geçen yöntemin kullanımının da bir başlangıcı kabul edilir. Bilinçaltı reklamcılığın mucidi olarak da kabul edilen James Vicary adlı bir pazar araştırmacısı 1975 yılında bir film gösterimi sırasında beş saniyede bir, saniyenin 3000'inde biri hızla perdeye ''Coca-Cola İç!'', ''Patlamış Mısır Ye!'' gibi komutlar yansıtmış. Epey yankı uyandıran bu çalışmanın ardından Coca-Cola satışlarının %18,1, patlamış mısır satışlarının ise %57,8 oranında arttığı görülmüş...
Reklamlarda bilinçaltına yönelik mesajlarla yapılan çalışmalar belki de en yaygın olan ve hedefi vurduğu düşünülen tüketiciyi etkileme yöntemidir. Çoğu kişi her zaman en etkili yöntemleri kullanmış Coca-Cola'nın yıllar önce denediği subliminal mesaj verme hikayesinden haberdardır. Hatta bu hikaye bahsi geçen yöntemin kullanımının da bir başlangıcı kabul edilir. Bilinçaltı reklamcılığın mucidi olarak da kabul edilen James Vicary adlı bir pazar araştırmacısı 1975 yılında bir film gösterimi sırasında beş saniyede bir, saniyenin 3000'inde biri hızla perdeye ''Coca-Cola İç!'', ''Patlamış Mısır Ye!'' gibi komutlar yansıtmış. Epey yankı uyandıran bu çalışmanın ardından Coca-Cola satışlarının %18,1, patlamış mısır satışlarının ise %57,8 oranında arttığı görülmüş...
Bilinçaltı mesajlar çoğunlukla cinsellik çağrışımlarıyla veriliyor. Mesela bir yer döşemecisinin tam sayfa ilanına bakalım, sloganı ''En İyi Biz Döşeriz!''. Bu cümlenin akla getirdiği ilk şey yer döşemesi değil elbette. Sadece bu cümleyle de sınırlı kalmamışlar hatta, ilanı dik tuttuğunuzda gördüğünüz kadın siluetinin yan çevirince çok başka şekillere bürünüp müstehcen bir hal almasıyla vermek istedikleri mesajı iyice pekiştirmişler. Bir başka şirket, ketçap markası için hazırlanmış bir reklamda ketçabın birebir insan dilini andıran bir şişeden sosisli sandvicin üzerine döküldüğü bir tasarım tercih etmiş. Cinsel çağrışım yapan bilinçaltı mesajlarına sayısız örnek veriliebilir fakat bu konuda akla gelen en önemli örnek Pepsi'ye aittir. 1990 yılında bir tüketicinin raflara belli bir düzenle dizilen Pepsi kutularının ''SEKS'' yazısını meydana getirdiği yolundaki şikayeti üzerine, Pepsi'den özel üretim olan ''Cool Can'' tasarımlarını marketlerden çekmesi istenmiş. Pepsi'den gelen açıklamada olay sadece ''şaşırtıcı bir tesadüf'' olarak açıklansa da bu kadar masumane bir durum olmadığı kesin.
Peki, bilinçaltı reklamcılık hayatımızın her alanına girmiş gibi görünse de acaba ürün pazarlamak için gerçekten doğru bir yöntem mi, yani tüketici verilen subliminal mesajlardan etkileniyor mu yoksa pek çok pazarlama yöntemi gibi bu da beynimiz tarafından göz ardı mı ediliyor?
1999 yılında Harvard'da yapılan bir araştırmayla, reklamcılıkla direkt ilişkili olmasa da, bilinçaltına yönelik mesajların gücünü görme açısından önemli sonuçlara ulaşılmış. Araştırma 60 ila 85 yaş arası 47 kişi üzerinde, yaşlılıkla ilgili klişeler içeren bilinçaltı mesajların kişilerin davranışlarını özellikle de yürüme gibi fiziksel faaliyetlerini etkileyip etkilemediklerini ortaya koymak amacıyla yapılmış. Araştırmacılar, katılımcılar kendilerine fiziksel ve zihinsel becerileri arasındaki ilişkiyi ölçtüğü söylenen bir bilgisayar oyunu oynadıkları sırada, saniyenin birkaç binde biri süre içinde ekrandan bir dizi sözcük geçirmişler. Yaşlıların bir grubunda ''bilge'', ''zeki'' ve ''başarılı'' gibi olumlu sözcükler kullanılmış. Diğer bir gruba ise ''bunak'', ''bağımlı'' ve ''hastalıklı'' gibi olumsuz sözcükler gösterilmiş. Araştırmanın amacı doğrultusunda katılımcıların yürüme hızı ve ayağın havada kalma süresi gibi ölçümler de yapılmış. Çalışmanın sonunda olumlu sözcükler gösterilen gruptakilerin yürüyüşünde %10'a varan bir düzelme görülmüş. Yani, olumlu klişe sözcükler katılımcılar üzerinde olumlu bir psikolojik etki yaratmış ve bu olumluluk fiziksel performanslarına da yansımış. Bu sonucu bilinçaltı mesajların insanların davranışlarını nasıl etkileyebileceğine ilişkin önemli bir kanıt olarak görmek mümkün.
Marlboro'yu üreten Philip Morris ve Camel'ın sahibi R.J. Reynolds Tobacco Company gibi şirketler pazarlama bütçelerinin devasa bir bölümünü artık bilinçaltı marka teşhiri çalışmalarına ayırıyorlar. Mesela Philip Morris bar sahiplerine renk düzenleri, özel tasarımlı mobilyalar, küllükler, Marlboro logosunun parçalarını andıran yer döşemeleri ve bunun gibi bir çok ince simgeler için finansal destek sağlıyor. Girişinden itibaren kıpkırmızı bir halı uzanan bir bara girince canınızın hemen bir sigara yakmak istemesi tesadüf değilmiş demek ki. Marlboro, ayrıca ürün teşhiri mümkün olan en geniş kesimlere ulaştırabilmek için de eldiven, saat, çizme gibi dayanıklı giyim eşyaları da pazarlıyor. Hatta ünlü marka sigarayla kahvenin sıkı dostluğundan yararlanıp Kuala Lumpur'da bir kahve dükkanına sponsor bile olmuş. Marlboro tüketicinin bilinçaltıyla güçlü ilişkiler kurmayı başarmış bir marka. Yapılan fMRI taramalarında markayla açık bir bağlantı içermeyen renk, gün batımı, kovboy gibi görüntülere katılımcıların reaksiyon gösterdiği, gerçek sigara paketlerini gördüklerinde uyarılan bölgenin bu simgelere karşı da uyarıldığı kaydedilmiş.
Reklamda bilinçaltına yönelik uyaranlar kullanmak, bazı hükümetler, dernekler ve bu yöntemin sıklıkla uygulandığı ülkelerdeki birçok kurum/kuruluş tarafından etik bulunmasa da, reklamcıların bu yolla insanları etkilemesini direkt olarak yasaklayan herhangi bir yasa hiçbir zaman çıkarılmadı. Hatta bu yöntemin sadece tüketicileri etkilemek için değil, insanları porno filmlerde oynamaya ikna etmek için de etkin şekilde kullanıldığına yönelik haberler yapıldı. Şimdilik beynimiz bu mesajlara karşı savunmasız halde fakat gelecekte bu gizli kapaklı uyaranların bizi zannettiğimizden fazla etkilediğinin anlaşılması ve bu saldırıya karşı savunma yolları geliştirilmesi umuyoruz ki mümkün olur.
Kaynak : http://www.melikesimsek.com/2011/03/bilincalti-reklamcilik-ve-subliminal.html
Etiketler:
bilinçaltı,
bilinçaltı reklamcılık,
gizli mesaj,
James Vicary,
Marlboro,
mesaj,
Pepsi,
reklamcılık,
subliminal,
subliminal mesajlar
Sol Beyin vs. Sağ Beyin
Psikologlar ve kişilik teorisyenleri beynin sağ ve sol taraflarının birbirinden farklı olduğuna inanırlar. Mesela beynin sağ yarım küresi yaratıcılıktan sorumluyken sol yarım küre detaylarla ve bunların implementasyonuyla ilgilenir. Sol taraf analitikken sağ taraf sanata yatkındır. Hayattaki tercihlerimiz, olaylar karşısında vardığımız sonuçlar, verdiğimiz kararlar, beynimizin hangi tarafını kullandığımızla oldukça ilgilidir. Kullandığınız yarım küre sizin nasıl bir insan olduğunuzu belirlerken aynı zamanda nasıl bir pazarlamacı olduğunuzu da belirler. Şimdi bazı reklam türlerini inceleyerek sağ ve sol yarım küresini kullanan pazarlamacılar ne gibi farklılıklar gösteriyor inceleyelim.
Öncelikle, sağ ve sol yarım kürenin fonksiyonlarına bir bakalım. Beynin sol tarafı rasyonel, olaylara odaklanan, realist, planlı ve düzenli, matematik-fen bilimlerine yatkın, kurgusallığı sevmeyen tarafken sağ taraf duygusal, sanata ve yaratıcılığa yatkın, hayallerin ve hayal dünyasının domine ettiği, dalgın, kurguyu seven, yaratıcı hikaye anlatıcılığına meraklı bir taraftır. Pazarlamada da duygu odaklı reklamcılık değer odaklı pratik fayda sağlayan reklamcılıktan ayrıldığına göre bu reklamları yapan kişilerin de baskın olan yarım kürelerinin de farklı olduğunu söyleyebiliriz.
Sol yarım küresini kullanan biri hazırladığı televizyon reklamını pratik açıdan öne çıkarır; bu ürün nedir, neden alırsınız, neden ihtiyacınız vardır, neden başka bir marka bir ürün ihtiyacınızı karşılamaz gibi noktalara değinir. Reklam, ürünün kendisine ve ne işe yaradığına dayanarak hazırlanır, bu ürün sayesinde tatmin olmuş müşterilere, neden bu ürünü seveceğinize yer verir. Sağ yarım küresini etkin kullananlar ise ürünü anlatan hikaye oluşturmaya, markayı bu hikayeye yedirmeye, reklamı akılda kalıcı yapacak öğeler kullanmaya dikkat eder.
İş dergi reklamlarına geldiğinde sol beyinciler reklamı basılmış her ürünün 'url'sinin de reklamda bulunmasına dikkat eder, sağ beyinciler ise insanın aklını başından alacak görüntülere ve dikkati canlı tutacak bir jargon kullanmaya dikkat eder, amaç ürünün kullanım alanlarını ya da pratikliğini anlatmak değil, ürünü romantize etmektir.
Billboardlarda sol beyninin etkisi altında olan reklamcılar billboard yerleşimine dikkat eder, her bir öğe için stratejik planlamalar yapar, billboarddaki reklam ürünü almanız halinde ne kadar para tasarruf edeceğinize vurgu yapar. Sağ tarafın etkisindekiler ise billboarddaki reklamın keyif verici taraflarına vurgu yapar.
Artık pazarlamacılar için vazgeçilmez olan online marketing işinde sol yarım küreciler trafik analizi, reklamın satışlar üzerinde sayısal olarak ne kadar etkili olduğu üzerinde dururken sağ yarım küreciler çeşitli sosyal medya kampanyalarıyla marka bilinirliğini artırmaya önem verirler, Twitter, Facebook, Youtube gibi kanallarla markayı diğer rakipleriyle girdikleri yarışta bir adım öne taşımaya çalışırlar.
Sol beynini kullanan pazarlamacılara göre kar, pazarlamayla başlar. Ve sol beyinciler bir markanın reklam kampanyasının başarısını direkt olarak sonuçta kara ettiği etki ile açıklar. Sağ beynini kullananlar ise pazarlamanın bir bilim dalı değil sanat olduğunu savunur, reklam kampanyalarının başarısının müşterilerin markaya olan sadakati ve algısı ile ölçüleceğini, matematiksel ifadelerin her zaman gerçeği tamamıyla yansıtmadığını savunur. Peki siz hangisinin etkisi altındasınız? Sol beyin mi, yoksa sağ beyin mi?
Kaynak: http://www.melikesimsek.com/2012/01/sol-beyin-vs-sag-beyin.html?spref=tw
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)